Mevlana, Şemsi Tebriz’in ve şeyh Hasisi’nin edepsizlikleri

Mevlana Şemsi Tebriz’in ve şeyh Hasisi’nin edepsizlikleri (S.59-60)

Yine Sultan Veled hazretlerinden nakledilmiştir ki: Bir gün Mevlânâ Şemseddin iyi ve namuslu kadınları övüyor ve onların iffet ve ismeti hakkında: “Bununla beraber bir kadına, Arşın üstünde bir yer verseler, onun nazarı birdenbire dünya üzerine düşse ve yeryüzünde intiaza gelmiş bir tenasül âleti görse deli gibi kendini ordan aşağı atar ve âletin üstüne düğer; çünkü kadınların mezhebinde ondan daha yüksek bir mertebe yoktur” buyurdu ve sonra şu hikâyeyi anlattı:


“Şam’da bulunan Şeyh Ali Hariri kademli, parlak kalbli, metanet sahibi bir kişiydi. Semâ esnasında, kime baksa derhal o, ona mürit olurdu. Giydiği hırka parça parça idi. (Bu yüzden) Semâ esnasında vücudunun her tarafı görünürdü. Halifenin oğlu da bunun menkıbelerini işittiği için, semâ’ım görmek istedi. Sema edenleri seyretmek için makam kapısından içeri girdiği vakit şeyhih nazarı ona ilişti. O derhal mürit oldu ve elbise giydi. Oğlunun şeyhe mürit olduğu haberi Mısır’da halifenin kulağına ulaştı. Son derecede canı sıkıldı. Şeyhi öldürmek istedi. Fakat şeyhin yüzünü görür görmez o da tam bir samimiyetle şeyhe teveccüh gösterdi. Halifenin karısı da onu görmek istedi. Şeyhi eve davet ettiler. Hatun ilerleyip şeyhin ayaklarına kapandı ve elini öpmek istedi. Şeyh tenasül âletini kaldırarak kadının eline verdi ve: “Senin istediğin o değil; budur” dedi ve semâ’a başladı. Bunun üzerine halifenin itikadı bir iken bin oldu.
MENAKIB’ÜL ARİFİN II (Arifler’in Menkıbeleri)Ahmed Eflaki – Mevlana Şemsi Tebriz’in ve şeyh Hasisi’nin edepsizlikleri (S.59-60)

Yorum bırakın